hakka davet, davet hakkka, hakka davet sitesi, hakka sitesi davet, davet sitesi hakka, namaz, namaz ile ilgili bilgiler, taharet, tasavvuf, tasavvuf nedir, abdest, abdest nedir, abdestin farzları, abdestin sünnetleri, itikat, temel itikat bilgileri, allahın sıfatları Hakka Davet - Orucun Fazileti
   
  Hakka Davet
  Orucun Fazileti
 
Orucun Fazileti
Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Sabır imanın yarısıdır; oruç da sabrın yarısıdır." (Tirmizi) Allah-u Zülcelâl, hadis-i kudsîde şöyle buyurmuştur: "Oruç, benim içindir; onun mükâfatını ben vereceğim." (Buhari) 

Buradan anlaşıldığı üzere, kıyamet gününde, insanın amelleri zulüm yaptığı kimseye haklarını ödemek için verileceği halde, oruç sanki bundan ayrı tutulmuştur. Bu da orucun Allah-u Zülcelâl'in katında ne kadar kıymetli bir amel olduğunu göstermektedir. 

Tevbe suresinin 112. ayetinde geçen (seyehat edenler manasındaki) "es-Saihun" ayeti; "Oruç tutanlar" şeklinde tefsir edilmiştir. Çünkü mü'minler, açlık ve susuzlukları ile Allah-u Zülcelâl'e doğru yolculuk yapmaktadırlar. 

"Ancak sabredenlerin mükâfatları hesapsız olarak verilecektir." (Zümer; 10) ayetinde de sabredenlerin oruç tutanlar olduğu belirtilmiştir. Çünkü "Sabr" orucun isimlerinden birisidir. 

Allah-u Zülcelâl'in: "Yaptıkları amellere mükâfat olarak, gözlere aydınlık olacak, ne ihsanlar saklandığını kimse bilmez." (Secde; 17) ayetinin tefsirinde, onlara bu mükâfatı kazandıracak amelin oruç olduğu söylenmiştir. 

Yahya bin Mu'az rahmetullâhi aleyhi şöyle demiştir: "İnsan çok yemeğe müptela olduğu zaman, melekler ona acıyarak ağlarlar. Yeme hırsına düşen kimse, şehvet ateşiyle yanmş demektir." 

İnsanın kötülüklere vesie olacak, bin tane uzvu vardır. Ve bunların hepsinin ipi şeytanın elindedir. Kişi, karnını aç bırakıp boğazını tutunca, bütün uzuvlar kurur ve açlık ateşiyle yanar. 

Şeytanın böyle bir kimsenin içine girmesi bir yana, gölgesinden biele kaçar. Fakat boğazını tutmayıp arzuladığı bütün yemekleri yiyerek karnını doyurduğu zaman, kurumuş olan uzuvları canlanır ve şeytanın istediği gibi tasarruf etmesine imkân hazırlamış olur. 

Tokluk, şeytanın ve nefsin içerisinde gidip gelip sulandığı bir nehir gibidir. Açlık da ruh ve meleklerin kullandığı bir nehirdir. Şeytan, uyumakta olan aç nir kimseden kaçar. Peki, böyle birisi uyanıp ayağa kalkınca şeytanın kaçması kim bilir nasıl olur? 

Şeytan ayaktaki yalnız insanın boynuna sarılır. Bu kimsenin uykuda olduğu zaman, durum çok daha vahim olur. 

Büyük zatlardan birisi şöyle buyurmuştur: "Allah-u Zülcelâl'in huzuruna girmeye açılan en büyük kapı; Allah için, yeme içmeyi azaltmaktır. 

Hz. Ömer radıyallâhu anhunun kızı Hafsa, bir gün babasına: "Allah rızkında genişlik verdi. (Eskiden olduğu gibi şimdi sıkıntılar kalmadı.) Keşke bu gün, yediğinden biraz fazlasını yesen ve giysen!" dediğinde, Hz. Ömer radıyallâhu anhu "Seni sana havale ediyorum, hükmünü sen ver. Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem de böyle değil miydi?" dedi. Ve bu sözü birkaç defa tekrarlayınca, Hz. Hafsa ağladı. Bunun üzerine Hz. Ömer radıyallâhu anhu şöyle buyurdu: "Ben sana, haber verdim. Vallahi ben, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellemin çekmiş olduğu sıkıntılı hayatta olmak istiyorum. Bu şekilde, belki ahirette güzel hayatında bir nasibim olur." 

Şakîk-i Belhî rahmetullâhi aleyhi: "İbadet bir sanattır, onun dükkânı halvet, aletleri açlıktır." demiştir. 

Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Âdemoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Hâlbuki insana, belini doğrultacak, birkaç lokma yemesi yeterlidir. Eğer illa yemek durumunda ise bari midenin üçte birini yemeğe, üçte birini içmeye, kalan üçte birini de nefese ayırarak boş bıraksın." (Tirmizi)

İnsanın karnı tok olursa, bütün azalar açılır ve fesat başları isyan eder. Ama karın aç olduğunda, bütün azalar donar.

Anlatıldığına göre, Allah-u Zülcelâl nefsi yarattığında sordu: "Ey nefis! Sen kimsin; Ben kimim biliyor musun?" Nefis: "Sen sensin, Ben de benim!" diye cevap verdi.

İşte, nefis ta o zamandan bu güne kadar devam ettirdiği "senlik, benlik" davasını elinden bırakmadı. Allah-u Zülcelâl'in nefse hışmının kıvılcımlarından cehennem yaratıldı. Allah'ın emriyle cehennem üç bin yıl yakıldı ve kapkara oldu. Nefsi üç defa cehenneme atıp iyice yaktıkları halde, her seferinde Allah-u Zülcelâl'in sorusuna: "Sen sensin; ben de benim." cevabını verdi. Allah-u Zülcelâl "Bunun gıdasını kesin." emrini verdi. Üç gün dolunca nefis feryat etti. "Beni Rabbime götürün!" Bu durumda cehennem ehli dahi şaşırıp, "Üç bin yıl cehennemde yakıldı, bir defa 'Rabbim!' demedi. Üç gün gıdasını kestiler, davasından hemen vazgeçti, baş eğdi." dediler.

Allah-u Zülcelâl'in huzuruna getirdikleri zaman, ona şöyle buyurdu: "Ey Nefis! Bildin mi; Ben kimim, sen kimsin?" Nefis şöyle cevap verdi: "Bildim. Sen benim Rabbimsin, ben senin aciz kulunum."

Bu yüzden, insan nefsini iyi bilmelidir. Açlık; tefsi terbiyeye, Allah-u Zülcelâl'i tanımaya en iyi ilaçtır. Açlık, nefse emmareliğini bıraktırır, Rabbini tanıtır. Allah-u Zülcelâl'in nefse bu şekilde, muamele etmesinin sebebi, bizlere nefsi açlıktan başka hiçbir şeyin, hatta binlerce yıl ateşte yanmanın bile yola getiremeyeceğini, ancak açlığın nefsi istenilen mertebeye yükseltebileceğini göstermek içindir.

Onun için insan, her yediği yemekte, kendisini yemten uzak tutmak, yemeğe kaptırmamak için gayret göstermelidir. Allah için her seferinde birkaç lokma eksilterek, kendisini ayakta tutacak, ibadet ve taatlerini yapmasına yetecek miktarda yemk yemeye vücudunu alıştırmalı, nefsin esaretinden kurtulmalıdır. Çünkü açlık, insanı her türlü günahtan muhafaza eder; yaptığı taat ve ibadetlerin lezzetini ve maneviyatını artırır.

Şeyh Safi rahmetullâhi aleyhi şöyle demiştir: "Bir kimse yemeğe oturduğu zaman, Bismillah desin. O zaman yediği yemek ibadet olur. Sonunda da Elhamdulillah derse, o kimsenin yediği yemek, nura tebdil olur. Eğer nefsi için yerse, ne kadar az da yese, yediği yemek, onun için zulümât olur.

Kaynak: Büyük İslâm İlmihali
Müellif: Seyda Muhammed Konyevi (k.s) Hazretleri 



 

 
 
  Bugün 12 ziyaretçi (18 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol