Oruç Bozmayı Mubah Kılan Özürler
- Yolculuk: Bilindiği gibi, Hanefi ve Şafii mezheblerine göre, yolculara oruç tutmak farz değildir. Ancak oruç tutarlarsa tuttukları oruç sahihtir. Eğer oruç tutmazlarsa tutmadıkları günleri kaza ederler. Çünkü Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Sayılı günlerde oruç tutunuz. Sizden her kim, hasta olur veya seferde bulunursa (tutmadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder." (Enfal; 38)
Hanefi mezhebine göre, niyet edip oruca başladıktan sonra yolculuğa çıkan kimsenin, her ne kadar o günün orucunu akşama kadar tamamlaması daha uygun ve faziletli ise de niyet ettiği halde yolculuğa başladıktan sonra orucunu bozması, kendisine kefaret değil, sadece o günün kazasını gerektirir.
Şafii mezhebine göre ise misafir olan kimsenin orucunu terk edebilmesi için şafaktan önce seferde olması ve niyet etmemiş olması lazımdır. Buna göre, bir kimse Ramazan ayında gece vaktinde oruca niyet eder ve şafaktan sonra uzun bir yolculuğa çıkarsa orucunu bozamaz.
2- Hastalık: Hastalık, insanın tabiatının bozulmasını gerektiren bir düzensizliktir. Aynı yolculukta olduğu gibi, bu düzensizlik de orucu açmayı mubah kılar.
Hanefi ve Şafii mezheblerine göre, oruç tutmamayı mubah kılan hastalığın ölöüsü, bu hastalıkla beraber oruç tutmak, insana çok büyük bir zorluk verirse veya oruç tutulduğu takdirde, insanın ölmesinde nveya hastalığın artmasından ya da iyileşmesinin gecikmesinden korkulursa, bu hastalık, oruç tutmamayı mubah kılan hastalıkltır.
Eeğer oruç tutmaktan dolayı kişinin ölmesi kuvvetli bir kanaatle sabit olursa veya duyularından birinin şiddetli zarar görmesi söz konusu ise orucu bozmak vacip olur. Müslüman bir doktorun teşhissi ile veya kişinin, hastalığının kendisine zarar verdiğini anlaması ile oruç bozması mubah olur.
Bunun aksi olarak, herkanhi bir müslüman, (müslüman bir) doktor tarafından bir şey söylenmez veya kendisi hastalığın bir zarar vermediğine kanaat getirirse oruç bozması mubah değildir.
3- Hamile veya emzikli olmak: Hanefi mezhebine göre, Ramazan ayında hamile bulunan veya çocuk emziren kadınlar, oruç dolayısıyla kendisine veya emzirdiği çocuğuna zarar gelmesinden endişe ederse, niyet etmeden oruç tutmayabilir. Niyet etmiş olsa bile, oruçlarını açabilirler. Sonra münasip bir zamanda, gününe gün kaza ederler. Ayrıca fidye vermeleri gerekmez.
Nitekim Enes bin Malik radıyallâhu anhudan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber salllallâhu aleyhi vesellem; "Kendisine zarar kelmesinden korkan hamile kadın veya çocuğuna zarar gelmesinden korkan emzikli kadın için Ramazan orucunu tutmama ruhsatını vermiştir." (İbn Mace)
Şafii mezhebine göre ise süt emziren kadının, tutmadığı oruçları kaza etmesi gerektiği gibi, ayrıca her gün için oruç fidyesi vermesi de gerekir.
Hamile veya emzikli kadın, çocuğundan ötürü değil de kendisi için endişelenip oruç tutmazsa, sadece kaza eder. Ayrıca fidye vermesi gerekmez.
4- Yaşlılık: Yılın bütün mevsimlerinde oruç tutmaktan aciz olan çok yaşlı erkek ve kadınların oruç tutmamaları icma ile caizdir. Hanefi ve Şafii mezheblerine göre, bu kimselerin her gün için bir fakiri doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir. Hastalığının iyileşme ümidi olmayan hastalar da yaşlılar gibidir. Ancak, Ramazanda oruç tutma gücünüe sahip olmayıp başka bir vakitte tutabilenlerin diğer zamanlarda bu oruçlarını kaza etmeleri farzdır.
5- Açlık ve susuzluk tehliesi: Hanefi ve Şafii mezheblerine göre, ölüm ya da akıl noksanlaşması ya da bazı duyhuların yok olmasından korkulacak derecede şiddetli açlık ve susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya bulunan kişilerin oruç tutmamaları ve oruçlarını bozmaları caizdir. Böyle kimselerin tutamadıkları oruçlarını kaza etmeleri gerekir.
6- Tehdit altında kalmak: Hanefi mezhebine göre, tehdit altında kalan kimsenin orucunu bozması mubahtır. Böyle bir durumda olan kimsenin orucunu kaza etmesi gerekir. Şafii mezhebine göre ise tehdit altında kalan kimse orucunu bozamaz.
7- Zor işlerde çalışmak: Çok zor işlerde çalışan kimselerin orucu hakkında şöyle denilmiştir: "Çalıştığı işi çok zor olan kimse, eğer oruç tuttuğu takdirde canının telef olmasından korkarsa, işini terk etmek hayatını sürdürmesine zarar verecekse orucunu bozar ve tutamadığı günleri kaza eder. Eğer işini terk etmekten dolayı zarar görmezse, orucunu bozduğu takdirde günahkâr olur. Eğer işi tek etmekle göreceği zarardan yine de kurtulamıyorsa, özür sebebi ile orucunu bozmakta herhangi bir sakınca yoktur. Yani, terk edilmesi mümkün olmayan, terk edildiği zaman zarar görülen işlerde orucu bozmak caizdir.
Fıkıh âlimlerinin çoğunluğuna göre, maden işçiliği gibi ağır işlerde çalışan kimseler, eğer çalışma esnasında şiddetli susuzluk ve açlıktan zarar gelmesinden korkarlarsa, oruçlarını bozmaları caizdir. Ancak bu günlerin kazalarını tutmaları gerekir. (Durrü'l-Muhtar; 2/158, Meraki'l-Felah; 115, Muğni'l-Muhtac; 1/437, el-Mühezzeb; 1/178, Keşşafü'l-Kına; 2/361)
Özür Sebebiyle Orucu Bozulduktan Sonra Tekrar Oruca Devam Etmek
Hanefi mezhebine göre, sonradan kaybolan bir özür sebebi ile de olsa orucu bozulan kimsenin, sabah vaktinden sonra temizlenen hayız ve nifas halindeki kadının, daha sonra mukim olan yolcunun, iyileşen hastanın, aklı başına gelen delinin, ergenlik çağına giren çocuğun, müslüman olan kâfirin, günün geride kalan bölümünde yemek ve içmekten kaçınması vaciptir.
Bunun sebebi, mümkün olduğu kadar vakte hürmet göstermektir. Bu durumda bulunan kimselerden ergenlik çağına giren çocuk ve müslüman olan kâfir dışındakilerin tümüne kaza gerekir. (Meraki'l-Felah, 114)
Şafii mezhebine göre, bilerek orucunu bozan kimsenin günün geride kalan bölümünde oruca devam etmesi gerekir. Geceden niyet etmeyi unutan kimsenin de yiyip içmemesi gerekir.
Esas olan görüşe göre, günün geri kalan bölümünde çocuk buluğa erse, delinin aklı başına gelse, kâfir müslüman olsa, kendilerine oruç tutmak lazım gelmez. Yine, temizlenen hayız ve nifas durumundaki kadınların günün geri kalan bölümünde yiyip içmemeleri müstehaptır. (Muğni'l-Muhtac, I/438)
Kaynak: Büyük İslam İlmihali, 311-314
Müellif: Seyda Muhammed Konyevi (k.s) Hazretleri